31.12.06


29.12.06


28.12.06




Ünlü Perküsyon sanatçımız Burhan ÖCAL ve ekibi 5. ve yeni albümleri "The Trakya All Stars - Oynamaya Geldik" adlı albümü ile müzik marketler'de ve müzik player'larımızdaki yerini aldı.


İlk albümü "Groove Alla Turca"da Natasha Atlas ile düet yapan Öcal; Amerika'nın bas gitar ustası Jamalaadeen Tacuma ve New York ve Philedelphia'nn tanınmış müzik ustaları Art Barton, Jack Walrath, Ben Schachter ve Darly Burge'ın katkılarıyla hazırladığı albümüyle kulaklarımızın pasını silivermişti.

İkinci albümü ve 5. albümünün ilk bölümü niteliğindeki "The Trakya All Stars - Kırklareli İl Sınırı" ile tüm dünya'da ki müzik severlerin beğenisini kazanan Öcal; tanınmış piyanist Maria Joao Pires ve gitarist Elliot Fisk ile aynı sahneyi paylaşarak, klasik batı müziğine de başarılı bir giriş yaptı.
sözün özü "Oynamaya Geldik" albümü kaçmaz.

26.12.06

kızarmış balık, üstünde tabağın.
bir köşesinde ben masanın,
diğerinde utangaç bir tebessüm ile,
sevdiğim kadın.


2006 kar-kışı / sarıyer

21.12.06


nevarneval? dedi ki;

bişey demek kolay mı şimdi hem de beni tüm türkiye dinlerken
tamam belki tüm türkiye degil...

ama maykrofon şov yapamam ki ben!



2006 kışı / akçokoca

20.12.06


hep kadehe kan
hep kadehe kırmızı bulaştı bu akşam.


2006 kışı / sarıyer

19.12.06


nev dinlerken ne kadar mutlu olduğumu farkettim bugün.

insanın küçük şeylerle mutlu olması ne güzel değilmi? lola.

Sabahın bi körü dinlediğin radyo kanalının programcısının, programı açarken'ki "günaydınlar canım türkiyem" deyişinin yanına; Hünkar börekcisinin önünden geçerken eklenen güzel poğaça kokuları.

Minibüs'ün sağ arka koltuğunun boş olduğunu görmek, parayı uzatırken, yerini kimse kapmasın diye montunu koltuğa öylece bırakmak. Hasbelkader minibüsün yanından geçen bir porsche'a ayçöreği şeklini alan dudaklarla bakmak, ve hiçbir zaman bir porsche'unun olmayışına isyan etmeyip, minibüslere karşı sempatik bir saygı beslemek.

Kuruçeşme parkının denize yakın bir köşesinde oturup kabuklu fıstık yemek, seni beklemek.
Sen gelmesende hiç,
O umutla yaşamak.

bugün, mutlu olmanın;
*biz büyür, dünya değişirken, birbirimizi düşünüp, başkalarıyla sevişmek olduğunu anladım.

u/mutluydum.

17.12.06

BEN EVLENDİM !

Yanlış okumadınız sevgili arkadaşlar, 17 aralık pazar günü, yukarıda gördüğünüz öküz gözlü hanımefendiyle hayatımı birleştirmiş bulundum. Sizleri düğünüme çağırmama nedenim Aile içinde yapmış olmamız değil, gelinin'de düğüne iştirak edememesindendir :)
Nikah şahitlerim laccess kulaklığım ve a4tech faremdir.
Şuan ona bakıyorum'da, aşığınım ya.
Yanlız tek problem hiçbir zaman yan-yana gelemeyecek olmamız :(
onu daha yakından tanımak istiyorsanız ; msdewey

16.12.06

Yaklaşık 6 ay önce Ankara'dan İstanbula döndüğüme sevindiğim, toprağı öpmek için temiz bir yer aradıysam'da, gerek büyükşehir'in yaptığı kazılardan ötürü, gerekse bitmek bilmeyen trafikten bir avuç toprak'a ulaşamamanın hayal kırıklığı ile, deli-divane gezerken bir teknosa şubesine girip, elimde bir adet dizistü kutusu ile çıkmıştım. Hem uzun süredir yenilemek istediğim pc'mi dizüstüne çevirmiş hem de yeni bir bilgisayar sahibi olmuştum.
(tamam kabul. illaki bir giriş paragrafı olsun derken süper saçmaladım. Affola, hemen konuya geçiyorum.)
Şimdi düşünüyorum'da; ben niye imac almadım ki?
Zaten taksitti, vadeydi falan derken ödediğim para orta bir imac almak için yeterdi. Sanki tabakaneye bok yetiştircem, keşke mac alsaydım diye kafama vuruyorum dostlar. Siz, siz olun pc falan almak istiyorsanız, imac alın. Bir dost tavsiyesi olsun bu'da.

***

Sık kullanılanlar'ımdan bir kaç tık!
simurg-haruntan
loopangency-burak
laita-marklaita

günün bomba tık'ı
can'a teşkür

13.12.06

Güneş doğarken bu şehre; martı çığlıkları ile birlikte , turuncu bulutların belirmesiyle uyanan insanlar, yüreklerinde yeni bir güne başlamanın umudu ile otururlar kahvaltı masalarına.
Bu şehrin kahvaltı masaları vardır, herşeye inat üzerlerinde haşlanmış yumurta ve bir bardak çay olan.

Günün ilk ışıklarını yutan asfalt,
gecenin bitmesiyle çalışmaya başlayan trafik lambaları,
banklarında sızmış ayyaşları,
geceyi bir arkadaş evinde geçirmiş hazırlık sınıfı üniversite öğrencileri,
çıtı pıtı kızları, delikanlı erkekleri,
dizleri bisikletten düşmekten mosmor olmuş çocukları' şehrin vazgeçilmez rutin güzellik manzaralarıdır.

İşe gitmek için erkenden kalkan babalar,
okula geç kalmamak için kahvaltı yapmayan çocuklar,
çamaşırlarını ipe asmaya çalışan Ayşe teyze,
bakkal Remzi
ve bir de o; adı "bahar"

Bu şehir; her sokağında bir ayrılık, bir sevda ve gözyaşı kokan, sokak lambaları altında, soğuk kış gecelerinde, sıcak sahil akşamlarında, sarı vakıfbank banklarında yaşanmış-yaşanan ve yaşanmaya çalışılan nice Gönülü taşır omuzlarında.

Bu Şehrin; Camileri'ni, caddeleri'ni ve birde toplanılan meydanlarını soracaksın bana. Beyazıd çınaraltında tespihcileri, sahaflar çarşısında kitap evlerini, hemen arkasındaki Beyazıd'ın türbesini, altında Polonya pazarını, karşısında Mercan yokuşunu ve manzarası Eminönü meydanını.

Bu şehrin Kedilerini soracaksın bana. Piyerloti de bir parça sevgi için üzerine sürünen, meydanlarda yemlenen kuşlarla kardeş geçinen ve her fısatta bir çift gözün seni izlediğini hissettiren.

Geceleri zil-zurna sarhoş İstiklal caddesini, Sultan Ahmet Camii karşısındaki bali müptelası genci, Ayasofyanın mahzun siluet'ini, Karacaahmet'in iç burkan sessizliğini.
Boğaz da raks eden yelkenlileri, sahile vurmuş balıkcı tekneleri, Emirğan korusundan Beykoz'u, Sarıyerden Karadeniz'i, Ahırkapıdan Karaköyü bana soracaksın.

Gurbet ellerde dinlenilen Türkülerle kavrulan yürekler, Yaz tatillerini burada geçirmek için Kışı bağırlarında eritenler, her şeye rağmen burayı yeğleyenler.
Her sokağında Sevda kokan bu şehri;
İster Beyoğlundan izle, ister Beyazıd'dan,
ister Eyüp den dinle ister Aziz Mahmut Hüdayi'den.

Göğsünü poyrazına doğru aç;
Ortaköy'den kokla bu şehri, Kanlıca'dan tat.


2004 sonbahar / sarıyer

12.12.06


10.12.06

güzel bir dergi olacak.
bekle az bi.

8.12.06

küçük bir not defteri taşıyorum montumun iç cebinde,
aklıma gelenleri, iç geçirmelerimi, hayallerimi karalıyorum ara-sıra.

Ara-sıra; tıklım-tıkış dolu otobüslere biniyorum,
tıklım-tıkış insanların nefeslerini soluyorum usulca.

sonbahar / istanbul sarıyer.

7.12.06

mesela ben bugün şeyi düşündüm;
Atatürk soyadını ülkeye yaptığı kazanımlarla elde eden küçük Mustafa, büyüdüğünde ne olmak istiyordu acaba? Bak bunu çok merak ediyorum mesela.
Düşünsenize öyle çocuklar varki; büyüyünce öğretmen olurum inşallah diyorlar, sonra birgün geliyor ve tataaamm başbakan, cumhurbaşkanı, micrasoft'ta bölge müdürü :) felan oluyorlar. Mesela ben kendim için hiçbir zaman böyle supernova gelecek planları yapmadım. Öğretmenlik olmazdı. Çünkü devlete bağımlı olmak zorundaydın, mimar'da olmazdı mesela. Çünkü eminim benim planlarımı çok minimalist bulurlardı. Doktor hiç olmazdı, düşünsene; an itibari ile kan görmem ve bayılmam arasındaki süre sanırım 2.5 saniye gibi bişey. Mesela matamatikten ömrüm boyunca anlamadım, 1irler, 2kiler, 3çler, 4örtler, 5eşler, 6ltılar'ı bir çırpıda çarpım cetveline bakmadan sayabilirim. Ama 7eyileri hep karıştırmışımdır.

Ben çocukken fanzinler hazırlardım çokca. Bi ara fotokopiciye verdiğim paralarla şimdilerde kıyak bi barbour çekebilirdim üzerime. Bide bu var bak.
Neymi'şefendim fok şeysinden yapılıyomuş... Ulan eşşek şeysinden yapsak kıçınızı dönersiniz, elin gavuru fok kürkünden yapınca değerli oldu dimi, hem zaten bizim anadoludaki çobanlar yıllar öncesinden beri koyun derisinden hırka yapmazlarmı kendilerne?
neyse uykum geldi yarın devam ederim inşallah.
zizu

edit: miralay mustafa kemal. Abi isimdeki karizmaya bak be. Bide şuan yarın oldu ama ben devam ettirmiyorum postu. yok fok postu değil lan. blog postu, anla işte.

4.12.06

hayat çok boktan doğrusu.
ve ben; sanırım o bok kütlesinin en karpuz çekirdekli bölgesindeyim.

sonbahar /sarıyer.
lütfen yadırgama ...
kamera'dan kazandığı parayla kitapevi açan kaç ünlü var ki sence ?