27.4.10

Neden?


Semih Kaplanoğlu sinemasını :  Hayatın yavaşlaması gerektiğine ne kadar ihtiyacımız olduğunu anlattığı için, Sanat'ın insana kim olduğunu buldurma çabasını irdelediği için, Felsefe-şiir ve tasavvufu aynı makaraya sardığı için, Geleneği şimdiki zaman Modern(!) insanının içersinden geçirdiği için, Bilmeye özlem duyan yeni doğmuş bir insanın büyüdükçe bilinçsizleştiğini kör gözümüze soktuğu için, Varoluşun Allaha ve insana dönük yüzüne çift taraflı ayna tuttuğu için, Yabancılaştıkca duygusuzlaşan insanı anlattığı için seviyorum.

20.4.10

Bahar geldi desem yeridir muzaffer.

Uzun süredir bir masal kitabı yapasım var blok, bayağı bayağı istemelerdeyim bir masal kitabı yapmayı.
ilk karakterde sanırım hazır gibi. bittiğinde ve kitap oluşturma sürecimde elbette seni aç bırakmam ben blok, sen şimdi biraz dinlen, geleceğim ben yine.

12.4.10

Bu sabahların bir anlamı olmalı!

Şüphe yok ki birçoğumuz her sabah erken saatte kalkyor ve yollara düşüyoruz. Düşündüğümde gayet zor ve anlamsızca gelen bu eylemi hergün aksatmadan yapan bizler başımızın göğe ereceği günlerin hayalini kurmakta iken günler, aylar, yıllar öyle akıp gitmekte. Eskiden insanlar emekli olmayı bekleyerek "ya sabır" diyerek çalışır ve bir müddet sonra da emekli olarak "Allah inandırsın uyku tutmadı 6 da kalktım" cümlelerini kurmaya başlarlardı. Ama eskiden di, çok eskiden...

Şimdi insanlar emekli olduğunda bile; ya geçinememe korkusu, ya da çocuklarını biraz daha iyi yaşatma ideali ile çalışma yaşamlarına isteksizce devam etmekteler.

Bense bazen; okuldan çıkıp avrupa yakasına geçerken, vapurda gözlerimi kapatıyor ve martı çığlıkları, deniz dalgaları ve güneş sıcaklığını hayalime katarak yazlık ve telaşenin olmadığı bir memlekette mandalina bahçelerinin birinde bir hamakta sallandığımı hayal ediyorum.
Belki garip, belki delice ama yapıyorum.

kimseciklere çaktırmadan hayal kuruyorum.
Allahtan hayat, bunu çok görmüyor.

5.4.10

anında görüntülü blok.

Son birkaç zamandır sevgilim ile birlikte beyoğlu civarlarında buluştuğumuzda, hele de acıkmışsak  rotamızı hemen Cihangire kırıyoruz. 
Cihangirde; çok uzun zaman önce keşfettiğimiz fakat sevgilimin daha önce, son bir ay önce de benim gittiğim süper bir kafe var: Rafineri
Nasıl anlatsam bilmiyorum ki??
Böyle incecik hamurun üzerinde enfes parçacıklarla süslü pizzasından mı başlasam anlatmaya? Yoksa O enfes dürümlerinden mi?


Bir de artık İstanbul dışından gelen arkadaşlarımızın gitmek istediği ve bizimde mütemadiyen götürdüğümüz yine bir Cihangir klasiği olan Smyrna var. Ne şans ki geçtiğimizi Cumartesi gecesinin kapanışını da Smyrna'da yaptık.


Aşağıdaki fotograf pazar günü ne yaptığımızı merak edenler için geliyor. :)  (bebek parkın da güreşen baba-oğul)

1.4.10