30.10.06
















Söyleyecek çok şey yok aslında.

Birini deliler gibi seviyorsundur,
deliler nasıl sever ki ? diye sorar birisi.
deli gibi dersin,
deli gibi sever.

Elleri yumuşaktır. Mis gibi sabun koktuğunu falan düşünürsün.
Yanında olsa saçları arasında parmaklarını gezdireceksindir,
Alnına düşen o uzun saçı kulağının arkasına koyarken usulca,
hiç tarzın olmasa da bir müslüm şarkısı fısıldayacaksın kulağına.

my boyfriend
my girlfriend

Gerçek bir aşkı anlatmak bu kadar basit olmasa gerek.
tek dal sigaradan iki ayrı dudağın duman alması,
eliyle böldüğü ekmeği yedikten sonraki doygunluk hissi,
kazağına sinmiş, sevdanın kokusu.

Aşk ne acıdır be bilader.

Otobüs durağında yanında birbirine sarılmış iki kişidir; kasımpatı.

O ağladığında nedenini bilmeden sebepsiz yere ağlamak.
Çok seviyorsundur işte,
Onun ki olmasa da adını duyduğunda kalbinin hızla çarpması.

Bizler; "penaltı olsa'da bir gol atsak düşüncesiyle sahada amaçsız gezinen, bir - sıfır yenik durumdaki topculardan başka ne olabiliriz ki? sevgilim.

Hiç kimseye, hayatım'da hiç kimseye yüzüne bakarak "sevgilim" demedim ben.

Hayat ne acı be bilader.
Çok seviyorsundur,
O'da başkasını.
Çok seviliyorsundur,
Sen'de başkasını.

edip cansever ne de güzel anlatır aşkı;

kadının ütülü patiskalardan bir teni
upuzun boynu
kirpikleri
ve sana ahmet abi
uzaktan-uzaktan domates peynir keserdi sanki
sofranı kurardı
elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
cocuklar doğururdu.

foto model aylin aslım
photograph by selebant emel

28.10.06

bütün kızlar güzeldir,
çogu ruhsuz.

Kasımpatılarım soldu,
cebimde üç-beş kuruş aşk.

bonibonlarımın çatlakları var,
paylaşacak kimsem yok.

ince ruhlu kızlar,
mermerinde kasımpatı olan pencerelerin gerisinde.
güzeller ise,
eteklerini kısaltmış, gönül eğlendirme derdinde.


insanın grip olduğunda selpak isteyeceği bir sevgilisinin olmaması ne boktan.
Bunu düşündüm bugün biraz.

26.10.06

Pazar günü bir süre akm nin önünde bekledikten sonra gezi tarafından gelen memo'yu görmemle birlikte buz kesmiş olan vucudum birden ısınıverdi. Zira memoyla görüşmeyeli yaklaşık 3 ay gibi devasa bir süre oluyordu ve cidden ben bu ayrılık sürecinde elemanın suratını unutmuş vaziyetteydim.
Bir erkek için vazgeçilmeyecek dostları vardır. Sosisli siparişi verirken büfeciye; "2 sosisli, yeşillik hakkımızı helal edip fulll mayanöz istiyoruz" cümlesinin çogul ekinin yerini başka hiç bir şey dolduramaz.
İnsanın yakın dostu olması iyi bişeydir. Yolda yürürken karşıdan gelen, minibüs sırasında sıranın başındaki güzel kızları başka hiç kimseye "ufff aga gördünmü" gibisinden dağ adamı teleffuzuyla gösteremezsin.
En iyi iki dost arasındaki paylaşım insanın gözlerini yaşartacak cinstendir. Yan-yanayken; Metroda ikide bir bakan, bariz gol pasları veren kızları; ah kanka sen ilgilen belliki bu pas sana gibi fairplay ve bilimum centilmenlik hislerini kullanabileceğiniz tek insandır. Dosttur.

Ama aşk başkadır tabi.
Evlilik dostluğu bitiren tek şeydir. Eğer en iyi dostunuz evlenmişse boktur, sen bekarsındır ve yenge dediğin o ayırgan olgu canını acayip sıkmaktadır. Ataşlar (ben ataç diyorum ama kutusunun üstünde ataş yazıyor hangisi doğru acaba?) aramaktasındır...
Bide en iyi dostunun evlenmesinden sonra duyabileceğin yegâne kelime Annenin ağzından çıkacaktır; bak kankanda evlendi, bi sen kaldım kuzucuğm.
Bu laf üzerine çok sıkılırsın. Sanki sen evlenmek istememektesindir gibi algılanır, oysa aranan kan bulunsa derhal vucuda enjekte başlayacaktır. Ama ortada ne kan nede Aşk vardır.

De-leri da-ları ayrı yazmaktan vazgeçeli, Edebiyat öğretmenime aşık olduktan sonraki döneme denk gelmektedir.
Dilbilgisine özen göstermek gibi bir gayretim yok.
4 yıldır Türk Edebiyatı dergisi okuyorum.

Ne Mutlu Türküm diyene
iyi dersssler arkadaşşlaaarrrr
saaaaaaaoğll...

photograph: örgüt çaylı
foto mekan: beyoglu

24.10.06

Kışın başlangıcında kış uykusuna çekilmek istiyor insan.
Kapı çalıyor....depresyon!
Bu sonbahar evde yokuz kardeşim.
Başka kapıya hadi...
c.özdemir

22.10.06

Ölüyorum tanrım

Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.
Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir...Üstü kalsın...

cemal süreyya

21.10.06

bazen canımın çok sıkıldığı zamanlar; sırf sıkıntım geçsin diye başlayıp, sonrasında bitirmeden bırakamadığım görsellerden biri. Gönül isterdi ki hayata+ gençlik fonu'nu starbucks'da desteklesin, pepsi'de, o da, bu da, şu da...
bu arada sturbucks web sitesinde hayata artı ile ilgili hiçbir açıklama yoktur. Hayata+ resmi sitesine buyrun.

19.10.06


Dün online yayın yapan bir radyo dinledim.
Dün ilk kez online yayın yapan bir radyo dinledim.
Hem ben ilk kez dinliyordum, hem de radyo'nun ilk yayınıydı.
Dün ilk kez online yayın yapan bir radyoda adım telaffuz edildi; 0532vegerisi
Her ne kadar dj ttku 0532vegerisi derken telaffuz Güçlüğü yaşadadıysa da, güzel bir duyguydu.
Bundan sonraki yayınlara "marla" olarak bağlanıp programcımızı rahata kavuşturmak tek gayemizdir.
andolsun.

17.10.06


Türkiyede yaşayan yaklaşık 1.000.000 (birmilyon) kayıtlı, 70.000 (yetmişbin) ise kaçak yollardan çalışan Ermenistan kimliğine sahip Ermeni vatandaşı varken,
Bu Ermenilerin yaklaşık tamamı'nın gözü aysonu maaşlarını alacakları Türk patronlarının ceplerine bakarken,
Türkiye Cumhuriyeti idarecileri ve halkı'nın; kaçak yollardan da olsa "rızkı" için çalışarak Ailesi'ni geçindirmeye çalışan Ermeni emekcilerine hiçbir pürüz çıkarmadan "yaradılanı severim yaradandan ötürü" düşüncesiyle kardeşlik diologları kurmuşken,
3.300.000 (üçmilyon üçyüzbin) nufuslu Ermenistan halkı kötü ekonomik şartlarla ve işsizlikle boğuşur durumdayken,
Fransanın sözde Ermeni soykırımını kabul etmesinin nedeni nedir sizce?
Kısa zaman sonra Avrupa Birliği ülkeleri arasında sözümüzün dinleneceği, daha açık söylemek gerekirse Fransanın tahtını salladığımız için mi?

*Orhan Pamuk ve nobel mevzusuna gelince; Adam nobeli almıştır, o veya bu şekilde. Yıllar sonra söylediği o yalan cümlelerle hatırlamaz. Ne olursa olsun çocuklarımız Türk edebiyatına nobel kazandıran kişi olarak anacaklardır ve hatta annesi Şekûre Pamuk'unda ifade ettiği gibi küçük bir avrupa gazetesine kendini bilmez, saçma ve yalan bir beyanat vermiştir. Bana göre olay burada kapanmıştır, zaten beni kendisinden çok güzel kızı Rüya ilgilendirmektedir.

Hadi ödeyin içtiğimiz çayların hesabını da kalkalım...

15.10.06



hamdolsun.
Sen patlıcan musakka yapmış ol, bana akşam eve gelirken kızıl almamı söyle.
bir pazar sabahı erkenden kalkıp kapalıçarşının oradaki eskici rıza amcaya gidelim, eski zaman hikayelerini anlatsın bize. Eskimiş bir aşk yaşanmamış içinde.
Her cuma günü öğleden sonra, dolmabahçe sarayının denize bakan büyük kapısının yanında, o eski bankta el ele denize akıtalım sevdamızı.
En çok hangi şiiri sevmiş ol sen?
Ben sana ne kadarda bir kasımpatı almış olayım.

Buralarda bir yerdesin biliyorum. Aynı havayı soluyor oluşumuz dik tutuyor omuzlarımı. Yoksa bu sevda çok ağır,
taşıyamam tek başıma.
keşke her aşık kavuşabilse sevdiğine.
amin.

14.10.06


çok canım sıkılıyo vol 2

10.10.06

diyorum ki;

Pazar günü istiklale gidiyim, kırmızı dergi'yi ancak megavizyon'da bulabiliyorum. Sonrasında sallana sallana Tünel'e, oradan galata köprüsü ve sirkeci. Bu bölegeyi (taksim-karaköy-sirkeci hattı) çok seviyorum. Sirkeci'de Hayyam hana uğramalı, iyi bir makina bulunursa hemen alınmalı. Yoksa sipariş verilip dönecekleri günü sabır ve heyecanla beklemeli.

Dahası var!
Öykü okumaya ağırlık vermeli, yazdığım öyküleri güzelce derleyip kağıttan worlpad'e aktarmalı. Onur'un yeni kitabının ne zaman çıkacağı öğrenilmeli, eğer çıktıda haberimiz yoksa ayıplanmalı, hemen alınıp okunmalı.

Ümit'le buluşmalı, yudumlarken çaylarımızı güzel bi şiir okumalı. Hasret giderilmeli.

bide belkide en önemlisi; bu sabahların bi anlamı olmalı!
photograph by burak birgül

9.10.06

photograph by Serap Özgün >ayçaşenbaşkan


Dün ayça'nın programını dinlerken düşündümde; Bir gün "işte o" diyeceğim insan güzel olmasada, en azından "delikanlı" olsun.

7.10.06

o kadar çok uykum var ki,
uyusam diner belki tüm acılarım.

5.10.06

ve Cem Topcuoğlu TBWA/Worlwide'ın yürütme kurulunda.
Bravo Bayım, iyi iş çıkardınız.
*tbwa/istanbul

4.10.06

yıldız teknik fizik 3. sınıf da bi kız oluştur kafanda,
sonra derslerden sıkıldığı için pera güzel sanatlara yazdır onu.
daha sonra hiç hesapta yokken iyi bir dizide başrol oynat,
bölüm başına 20 bin falan almış olsun.

Ayakta alkışlamak istiyorum,
*25t; Ahu Türkpençe biyografisi 2006 sariyer.
götün kalkmasın ulen.


can sıkıntısından olsa gerek bu çıktı ortaya

3.10.06


Dar paça jean'in altına giyilmiş
topuklu ayakkabıdan daha güzel bişey varsa,

O'da dar paça jean'in altına giyilmiş Converse'dir.

2.10.06

canım çok sıkılıyo!

1.10.06

bu gün hergünkinden pekte farklı değildi,
hergünkiden'in nasıl yazılacağını bilmeyen bir edebiyat aşığı olarak kendimden utanmıyorum. Çünkü bu dünyada kendinden utanması gerekenler ağızları bir karış gezedurularken, ki gezedururlarken'i de yalnış yazıyorum. Utanmıyorum.

Dün çocukluk günlerimden bir gün gibiydi sanki. İstinye tersanesinde kurulan panayırın ortasındaki balerinin eteğinde bir ben. Etrafta onlarca meraklı insan, aileleriyle gelmiş çocuklar ve kızlar. Utanmıyorum, Çünkü utanılacak bir şey yapmak; öylece duruverirken bir mecliste, geğirmek veya osurmaktan başka bişey gibi gelmiyor bize.

Sonra kızların erkeklere ince bir bakış attıktan sonra pas vermemeleri kadar ayıp olmamalı yaptığım. Yusuf'la birlikte bir kısa film çekesimiz geldi dün gece, Yusufu tanımazsın sen, kıbrısda sinama okuduktan sonra bi film şirketinde montajcılık yapmakta. Filmin adını "rekalto" koymaktan başka çaremiz kalmadı.

imza babasının oğlu alpacino