29.3.07

Bu sabah yüzüme vuran güneş, çocukluğumun mutlu günlerini hatırlattı yeniden.
Henüz; ne olacaksın diye soranlara, hep boş gözlerle bakan, zorla ikna edilerek sokulan küçük bir cerrahi operasyon sonunda, burnunda dikişler ve tamponlarla annesin'den ilk olarak elma şekeri isteyen, çok kavgacı olmasa'da yaptığı bir kaç kavgadan gözleri dolu-dolu ayrılan ürkek çocukluğumu.
Şimdi bakıyorum'da, ne olacaksın diye soranlar bile inanmıyormuş meğer parmakla gösterilen biri olacağıma. Çocukluğumda dahil hiçbir zaman parmakla gösterilenlerden olamadım ben. Ama ancak parmakla gösterilemeyenler değil'midir zaten hep çocuk kalanlar?
değildir belkide.

İlk gençlik yıllarım çocukluğumdan hemen sonra geldi. Hep öyle olmaz mı sanki.
Olmaz.
Çünkü yaşım 8'di, ve benim biberonum hala sıcak, süt kokuyordu. Sonrasında Kabullenmeyerek girilen bir ergenlik.
O yıllarımın en büyük idolü; Sedat Yalçın. Elleri ceplerinde, parkasının yakası rüzgara karışan, düşünceleriyle boğuşup sonrasında boğulan hayal insanı.

Sonrası malum.
Hepimiz gibi oldum işte. Bensizleştim yavaş yavaş. Biz olmaya giden yolda morarttım ilk kez sağ diz kapağımı, Bir işim oldu herkes gibi. Şimdilerde Hayallerimdeki işi yapmak için şafak sayıyorum bir süre. Büyüyünce pastacı olacak ablası!

Ve seviyorum; yeşil zeytin gözlü, domates yanaklı bir kızı deli gibi.

2 comments:

Kucuk Mum said...

Evet harika bir pastaci olacak,umudunu hiç yitirmeden devam edecek yolunda. İnanılmaz pastalar yapacak. Yiyen herkes mutluluktan uçacak,çünkü sevgiyle yapılacak o pastalar. Yanında cantanesi olacak,en çok kendileri yiyecek binbir özenle hazrlanmış o çeşit çeşit pastalardan.

ah benim yarim, aklım said...

can'sın