26.11.06



Saat 19:10
.
İstiklal; Yapı Kredi yayınlarının önü. Omuzumda yaklaşık 2buçuk kiloluk pc, kulağım telefonda kuzen'i arıyorum;
.
- beyoğluna gelsene koç
* ne o aga, çok mu özledin yoksa?
- olum uzutma, gelde takılalım azıcık.
* hacı harbi ordaysan gelirim bak! (daha önceden yapılmış bir şakanın olumsuz etki bırakması bünyede)
- ya olum namerdmiyim lan ben, burdayım işte...
* geçen'ki telefon şakanda'da beyoğlu polis karakoluna çağırmıştın unuttunmu?
- olum yemin ederim burdayım lan, hadi gel.
* tamam patron 10 dakikaya oradayım.
.
böyle bir muhabbet geçti kuzenle aramızda, adamı inandırana kadar harcadığım kontürle 16 kişiye "gün akşam oldu, bize gelde kestane ısıtıp film izleyelim" tipinden süper moral mesajlar gönderebilirdim. Ama kuzen başkaydı.
Ramazan bayramından beri görüşemediğim bir dost. Oysa bir minibüs uzaklığında evi.
.
Onun gelmesi 10 bilemedin 15 dakikayı bulurdu, ben bu süre zarfında; Dünyadaki ilk gösterimi granti platform da yapılan Mark Raidpere'nin; 10 MEN adlı video izletisine gittim. 10 MEN; Tartu hapishanesinde ağır-cezadan yatan 10 erkek mahkumun kamera karşısındaki poz verilerini konu alıyor. Videonun altından çalan eski bir müzik kutusundan çıkmış hissi veren cızırtılı müzik video'ya cuk diye oturmuş tabiri caizse. Bunun dışında yine Raidpere'nin "Shifting Focus" adlı bir anne ile oğlunun ağlayarak yaptıkları geçmiş eleştirileri hakkındaki videosu'da sergide izlenebilinir.
.
saat 19:26
....
telefonun ekran ışığı coşkuyla yanıyor, ekrandaki yazı tahmin edilebilir "kuzen arıyor"
O geldiğinde ben galatasaray lisesinin yurt kapısının yanına "çok yanlızım be atam yazan" ağlayan çocuk stikırı yapıştırıyordum.
.
* nerdesin flu?
- gs yurt giriş kapısına gel.
* ok

.
Kuzenle birlikte stikır eylemini gerçekleştirden sonra tünele doğru "çok gülmeli, muzip ve heyecanlı süper bir manita ve okul ikileme" muhabbeti gerçekleştirdik. Sonra adı mekana hiç yakışmayan süper bir börekçiye girdik. "börek center". Oysa iki katlı mekan tamamen ahşap ve salaş bir görünüme bürünmüş. Sonra burada bloga bi post yazmaya karar verdik, pc; barcelona pastanesi, sel kafe ve daha bir çok bağlantı bulduysa'da hepsinin erişiminin sınırlanmış olması bizi bayağı üzdü.
.
Böreklerden sonra yakılan cigara'lar, önümüzden akıp gitmekte olan binlerce insan arasından "ooof,off,off" nidaları arasında seçtiğimiz taş kızlar ve hemen yanımızdaki istanbulun en eski ve önemli klisesi muhabbetimizi süper eğlenceli kılmaya yetti.
.
Sonra; hüseyin aga camii wc sine girmek üzere cami avlusunda yaptığımız Necip Fazıl Kısakürek'in Allahı bulduğu cami" muhabbeti kayda değerdi doğrusu. İşedikten sonra wc'nin arka kapısından çıkıp hoca adnan sokağına (barlar sokağı) indik, oradan beyoğlu polis koarakolunun olduğu sokağa çıktık. Bir ara cihangir yönünde bayağı ilerlediğimizi farkedince, her an önümüze bir travesti grubu çıkabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak geriye dönme kararı aldık.
.
Risk nedir çocuklar;
bomboş bir sınav kağıdı üzerine "işte budur" yazılınca; 100 alınabilecek bir vize sorusundan başka ne olabilir ki? (odtü öğrenci efsaneleri sayfa 27) veya bir travesti grubunun üzerine-üzerine gitmek.
.
Saat 22:30
.
İstiklal teknosa'nın alarmı acı-cı çalıyor, yanımızdan üç sivil polis ellerine kelepce vurulmuş bir genci götürürken, biz; "vayy be demek sırf dizilerde olmuyormuş top sakallı uzun saçlı siviller" muhabbeti eşliğinde gülüşüyoruz. Bizi duyan iki kız basıyor kahkahayı.
Ben içimden "mutluyuz dimi sadık " diyorum
"mutluyuz Allaha şükür be abi" diyor içim.
.
Metroya biniyoruz, saat 23:00
.
ikimizinde uykusu geliyor,
Ben Atatürk'ün pera palasta'ki odasını düşünüyorum
kuzen sevdiği kızı, pera palasın yakınında evi.
Leventte iniyor kuzen.
.
23:10
.
Sarıyer-Levent minibüsün'de iki kız, bir ben, bide şöför bey.
00:22 de yatağımda "dua" ederken buluyorum kendimi.
bir ibrahim tenekeci şiiri
Bir hayat sessiz ve duru
Tanrım; beni ve sessiz harfleri koru
.
(kuzene ve ezgiye selamlar :)

5 comments:

dilök said...

sıraselviler caddesinde bi markete uğramıştık arkadaşla..öle normal bi market.orta halli. meyve suyu eti puf falan almıştık. ne mutluydum be.
ankara'da istanbul'u özlemek var bi de.

ah benim yarim, aklım said...

Ankarada İstanbulu özlemek duygusunu iyi bilenlerdenim ben.
Bir gün gelirsen cihangirde orta halli bi kafede limonata ısmarlarım sana. kakaolu puf ve limonata. yaşasın şeker hastası olmayan bedenimiz.

Mathy said...

bende yaşasın diyorum şeker hastası olmayan bedenimize...

dilök said...

yuppieeee (:

ah benim yarim, aklım said...

sana emreaydın ısmarlasın :P