Pazar günü müthiş'di.
Canparem'le Beşiktaş'da buluşulup sahil trafiği aşılarak Yeniköye gidildi, Emek kafe'de doyumsuz bir kahvaltı yapıldı. Yeniköy'de dolaşıldı. Mazhar Alanson görüldü, 5-10 metre uzakdan caddenin karşısından izlendi. Yorgun bir hali vardı, hatta bavulu elindeydi ve küpesi, herzaman'ki gibi hayranlıkla baktık kendisine. Sonra Yeniköy sokakları arşınlandı. Bilerek Kaybolunup, İstanbulun içinde bir cennet bulundu. İnsanın sevdiği yanındaysa heryer cennet'di, bir'de yeniköy sırtlarındaysanız cennet plus'dı :)
Pazar güneşi yüzümüze vurup ısıttı içimizi, emirgan'dan sahili arkamıza alarak iç sokaklara tırmanıldı. Tek hedefimiz boyacıköyümüze varmak'dı. Boyacıköy sokaklarında bir daha anlaşıldı'ki; İstanbul gerçekden bir cennet parçasıydı. Ve o sakin sessiz sokaklar, insanı Dünyanın orta yerinde küçük bir ege kasabasında hissedirebilecek kadar güzeldi. Bol bol sıcak asfalta uzanmış köpek görüldü, sarmaş dolaş bir ömrün önsözü okunuyordu ve bunun farkında olup ait olduğumuz yerde olduğumuz için hamd ediyorduk Allaha. Emirgandan Hisara yüründü, Sade kahveye oturmaya ramak kalmışken midelerin boşaldığı anlaşıldı. Bebek'de Waffle yemek istendi, ama o uzun sıra aç karna beklenemezdi. Bir sonraki Pazara bırakılarak Ortaköye geçildi ve kendisine büyük bir hayaranlık beslediğimiz Mantı yenildi. Sonrasında Taksime çıkılıp, istiklale sapılıp İnci'de profiterol yiyip vucud şeker oranı zirveye ulaşdırıldı. Kahveler için Ara'ya gidildi. Kadir Meksika usulu sıcak çikolatasını canparesine dudaklarıyla içirirken ikiside zaman dursun istiyordu.
Yeşil Zeytinim; iyiki varsın.
1 comment:
:)(: negsel :)(:
Post a Comment