16.2.07

Ey hayat...

Ellerimi cebimin dibine dibine sokuyorum'da, gene'de üşüyorlar.
Bir el, cep'de bile olsa bile nasıl ısınır ki tek başına?

Aklımdan bir sayı tutuyorum "3"
Sonra heybemin dibine, en gizli yerine koyuyorum'da kimseler ellemesin, kırmasın, incitmesin.
Sonra birileri gizlice geliyor ve heybemin içinde almak istiyor.
Kızıyorum.
Evet belki'de içimden.
Ama hüznümü gizleyemiyorum pek.

Pera'ya gidemiyorum, koşullar, kişiler!
Birileri zaman mefhumunu gözüme-gözüme sokarken, hiç alakası olmayan diğerleri kişilik testlerinden eksi puan veriyor zatıma.
Susuyorum.
Kızgınken konuşmak hiç yakışmıyor bana.

Susmak.
Zaten pek konuşmayı bilemeyen biri olarak birşeylere ve birilerine Susmak; yapabileceğim en koaly iş.
Ama hayır! kolaya kaçmak olarak nitelendirilmemeli bu.
(Ve burada hz.Musa'nın Rabbine yaptığı dua geliyor aklıma; Ey Rabbim, Göğsümü genişlet, dilimi çöz, şüphesiz sen ne dilersen olur)

İki çekmece arasına sıkışan kağıtlar gibiyim şimdi.
...

Yalnız başıma bir kafeye oturdum'da bu akşam, etrafımdaki güleç yüzleri anlamlandırmaya çalışmaktan yoruldu zihnim.
yalnız değildim'de pek,
sanırım mutluluğu çok gördü bazıları.

her zaman ki parkta bitirdim son dal sigaramı,
öksürdüm sonra
ve buruşturup attım hayatımı en yakın çöp kutusuna,

pek bir beklentim yok
tek bir hayatımdan vazgeçtim.

sen'de onu yok say.

1 comment:

SoSo said...

İyi ol dostum..