13.12.06

Güneş doğarken bu şehre; martı çığlıkları ile birlikte , turuncu bulutların belirmesiyle uyanan insanlar, yüreklerinde yeni bir güne başlamanın umudu ile otururlar kahvaltı masalarına.
Bu şehrin kahvaltı masaları vardır, herşeye inat üzerlerinde haşlanmış yumurta ve bir bardak çay olan.

Günün ilk ışıklarını yutan asfalt,
gecenin bitmesiyle çalışmaya başlayan trafik lambaları,
banklarında sızmış ayyaşları,
geceyi bir arkadaş evinde geçirmiş hazırlık sınıfı üniversite öğrencileri,
çıtı pıtı kızları, delikanlı erkekleri,
dizleri bisikletten düşmekten mosmor olmuş çocukları' şehrin vazgeçilmez rutin güzellik manzaralarıdır.

İşe gitmek için erkenden kalkan babalar,
okula geç kalmamak için kahvaltı yapmayan çocuklar,
çamaşırlarını ipe asmaya çalışan Ayşe teyze,
bakkal Remzi
ve bir de o; adı "bahar"

Bu şehir; her sokağında bir ayrılık, bir sevda ve gözyaşı kokan, sokak lambaları altında, soğuk kış gecelerinde, sıcak sahil akşamlarında, sarı vakıfbank banklarında yaşanmış-yaşanan ve yaşanmaya çalışılan nice Gönülü taşır omuzlarında.

Bu Şehrin; Camileri'ni, caddeleri'ni ve birde toplanılan meydanlarını soracaksın bana. Beyazıd çınaraltında tespihcileri, sahaflar çarşısında kitap evlerini, hemen arkasındaki Beyazıd'ın türbesini, altında Polonya pazarını, karşısında Mercan yokuşunu ve manzarası Eminönü meydanını.

Bu şehrin Kedilerini soracaksın bana. Piyerloti de bir parça sevgi için üzerine sürünen, meydanlarda yemlenen kuşlarla kardeş geçinen ve her fısatta bir çift gözün seni izlediğini hissettiren.

Geceleri zil-zurna sarhoş İstiklal caddesini, Sultan Ahmet Camii karşısındaki bali müptelası genci, Ayasofyanın mahzun siluet'ini, Karacaahmet'in iç burkan sessizliğini.
Boğaz da raks eden yelkenlileri, sahile vurmuş balıkcı tekneleri, Emirğan korusundan Beykoz'u, Sarıyerden Karadeniz'i, Ahırkapıdan Karaköyü bana soracaksın.

Gurbet ellerde dinlenilen Türkülerle kavrulan yürekler, Yaz tatillerini burada geçirmek için Kışı bağırlarında eritenler, her şeye rağmen burayı yeğleyenler.
Her sokağında Sevda kokan bu şehri;
İster Beyoğlundan izle, ister Beyazıd'dan,
ister Eyüp den dinle ister Aziz Mahmut Hüdayi'den.

Göğsünü poyrazına doğru aç;
Ortaköy'den kokla bu şehri, Kanlıca'dan tat.


2004 sonbahar / sarıyer

2 comments:

Mathy said...

kaç zamandır istanbul'dayım daha piyerlotiye gidipte ordan, burayı göremedim ya...daha ne diyeyim ki ben, bana...

dilök said...

bu şehir takım elbise gibi. o şehirde akşamüstüyken burası birazdaha akşamüstü. bu şehir koca başkent. ciddi meseleler, öğrenciler, bi de ne çok kafe var be. şeyy bi de ben küçükken her ülkenin başkenti, ülkenin ortasında olur sanırdım. deniz kenarı başkentleri hala bana bi garip gelir. lizbon. :)